2 Mayıs 2007 Çarşamba

Bütün Yansımaları ile Cumhurbaşkanlığı Seçimi

Nihayet beklenen yazımı tamamlayabildim. Biraz uzun oldu ama sabırla okumanızı rica ediyorum.
Yazıdaki bütün tanımlar, anlatımlar ve öğretiler baa aittir. Doğaçlama ve tek oturuşta yazılmıştır.Hiçbir yerden alıntı yoktur.
Söylemlerden alınan yerler ise zaten söyleyenin adı ile birlikte belirtilmiştir.

Yazı, 11 başlıktan oluşmakta. Ben 3 parça halinde yayınlayacağım. İlk parçası 3 başlık içeriyor.


  • Aday Belirleme Süreci ve Modern Demokrasi

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, her anayasa gibi lafzı ile olduğu kadar ruhu ile de geçerli olan bir anayasadır. Anayasaları, matematik bir denklem gibi düşünerek, bunların ceza kanunları veya borçlar hukuku – birey ilişkisi gibi bir ilişkide olduğunu söylemek en büyük hata olacaktır. Anayasa, devleti var eden ve esasen ruhu ile vatandaşların sosyal sözleşme unsurlarına göre devlet oluşturmasını sağlayan manevi bir olgudur.

Anayasamızda açıkça belirtildiği gibi doğrudan geçerli olan Başlangıç bölümünde ve cumhuriyetin nitelikleri ile ilgili maddelerinde düzenlendiği üzere Türkiye Cumhuriyeti laik, demokratik, sosyal, üniter, çoğulcu bir hukuk devletidir.

Bu tanımda yer alan demokratiklik, çoğulculuk ve hukuk devleti ilkeleri gereği, devleti temsil eden ve bireysel sorumsuzluğu ile en yetkili kişi olan cumhurbaşkanının ulusun uzlaşması ile seçilmesi gereği inkar edilemez.

Burada en belirleyici olan etken de Kara Kuvvetleri Komutanı İlker Başbuğ’un yaptığı Kemalizm tanımında da belirtildiği üzere Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran ideolojinin, “dinamik” bir düşünce sistemi olmasıdır. Bu dinamizm, şüphesiz ki, yine bu tanımda ve 20. yüzyıl Türkiye’sinin yüksek stratejisinde yer alan muhasır medeniyetler seviyesi hedefinin de yansıması olarak demokrasi anlayışımızın yüksek medeniyete uygun olarak “modern demokrasi”ye uyarlanmasını gerektirir.

Modern demokrasi, Anayasa kitaplarında da anlatıldığı üzere, yumuşak bir çoğulculuğa dayanan ve güçler dengesi ve çekişmesine önem veren, vatandaşların iradelerini 4 veya 5 yılda bir yılda bir genel temsil vekaleti ile devrederek devlete yansıttığını reddeden bir anlayıştır. Buna göre, devletin bütün organlarının ve halkının her daim iradesini yönetime yansıtabileceği araçlar düzenlenmiştir. Bunlar bir takım şekli araçlar olabileceği gibi daha önce de değindiğim üzere manevi araçlar da olabilir.

Bu bağlamda bakıldığında, modern demokrasi için en büyük tehlike, vatandaşın genel iradesi ile verdiği vekaletin her konuda mutlak bir yetki ile kullanılması ve böylece çoğunluğun diktatörlüğünün baskıcı olmasıdır. Modern demokrasi, çoğunluğun diktatörlüğü değil; azınlığın iktidarıdır.

Bu çerçeveden bakıldığında, maalesef yanlış hazırlanan bir Anayasa sonucu iç içe geçmiş olan Yürütme ve Yasama organlarının tamamını çoğunluğun ele geçirmiş, zapt etmiş ve böylece devlet iradesi üzerinde tam hakimiyet kurmuş olması, azınlığın yok edilmesi anlamına gelir. Oysa günümüzde vatandaşların hepsini kapsamayan bir demokrasi, ancak ve ancak meşru diktatörlük gibi saçma bir tanımda yer alabilir.

Bu sebepledir ki cumhurbaşkanlığı sürecinde, seçim yetkisini elinde bulunduranlar, devlet başkanını seçerken istisnasız bütün kurumların ve vatandaşların iradesini sürece yansıtmak mecburiyetindedir. Toplum bireylerinin tamamını kapsamayan bir cumhurbaşkanının, seçme gücünü 1/3 oyla 2/3 çoğunluk elde ederek sahiplenenler olduğunu da düşünürsek, meşru olmadığı iddiası en azından vicdanen ortaya atılabilecektir.

İktidar partisinin “Cumhurbaşkanını ben belirler, ben seçerim, kimseyi de bu işe karıştırmam” demesi, olsa olsa modern diktatörlük olabilir.

Sonuç olarak 21. yüzyıl Türkiye’sinde adayları bütün kesimler ve bütün siyasi iradeler ortak olarak belirlemeli ve bunu da kurumsal dengeleri bozmayacak bir cumhurbaşkanı seçerek tamamlamalıdır.

Sonuç olarak: AKP’nin aday belirleme sürecindeki tavrı, kesinlikle kabul edilemez!

  • Mitingler ve Modern Demokrasi

Bir önceki başlıkta belirttiğim, halkın devlet yönetimine sürekli katılımının şekli araçlarından bir tanesi de mitinglerdir.

Öncelikle belirtmekte fayda var ki, yukarıda değindiğim hususlar çerçevesinde, mitinglerde toplanan kalabalığın 100.000 veya 1.000.000 olmasının hiçbir önemi yoktur. Önemli olan, toplumun ciddi bir kesiminin, mutlak gerekli olan uzlaşının gerçekleşmediğini ortaya koymasıdır.

Bunun yanı sıra hepimiz biliyoruz ki meydanlarda toplanan kişi sayısı Türkiye için bir rekor olmuş, tüm zamanların en büyük mitingleri gerçekleşmiştir.

Benim için en önemli noktalardan biri de mitinge katılan kişilerin nitelikleridir. Hepsi 21. yüzyıl Türkiye’sine yakışan, modern görünümlü, aydın, sadece Türk bayrağı taşıyan, siyasi parti hevesleri olmayan, deyim yerindeyse pırıl pırıl insanlar. Ve bu aydın insanlar, bu kadar büyük bir mitingde en ufak bir olay, kargaşa, karmaşa çıkarmadan örnek bir medeniyet çerçevesinde mesajlarını verdiler. Tebrikler!

Peki sayın Başbakan bu konuda ne dedi: Bindirilmiş kıtalar… Hayır, sayın başbakan, bindirilmiş kıtalar sizin grup toplantılarınızda, Meclis Başkanlığı’nca yasaklandığı hâlde futbol maçlarındaki gibi tezahürat yapan yalaka gençlerdir. Siz, iktidarsınız sayın başbakan ve ancak iktidarların rantı olur, bu rantı paylaşmak isteyenler iktidarın gücünü paylaşma kaygısına girer. Çağlayan Mitingi’ne gelenlerin bu işten en ufak bir kişisel menfaati yoktur. Oraya gelenler, yüreklerini ortaya koymuşlardır.

Tandoğan ve Çağlayan’a gelen ablalar, amcalar, küçücük çocuklar, başörtülü nineler, gazi kıyafetli dedeler, tanımadığım hâlde omzuma vurarak “Atatürk bu vatanı sizlere emanet etti, aferin çocuklar, yürüyün” diye yaşlı gözlerle seslenen teyzeler, rahat olunuz; vatan emin ellerdedir!

  • Abdullah Gül’ün Adaylığı

İşte bu aday belirleme sürecinin sonunda AKP’nin cumhurbaşkanı adayı Abdullah Gül olarak belirlenmiş; bunun tansiyonu düşüreceği öngörülmüştür. Oysa bir gerçek atlanmıştır. Yazımda değindiğim ve değineceğim hususlar ve ayrıca Recep Tayip Bey’in cumhurbaşkanlığına karşı çıkanlar, bir zihniyet mücadelesi vermişlerdir. Zira aynı amaç ve çıkarlar ile ideoloji yolunda çalışan, çabalayan bir kişi adı ne olursa olsun, kitleleri tatmin etmeyecektir.

Peki Abdullah Gül kimdir? Refah Patisi dönemindeki kayıp trilyon davasından dokunulmazlık zırhı ile kurtulmuştur ki diğer sanıkların hepsi (Erbakan dahil) suçlu bulunmuş ve ceza almışlardır.

Abdullah Gül, “Laik sistemi değiştirmek istiyoruz” diye yabancı bir gazetede açıkça ilan etmiştir. Savcılar neredesiniz? Sayın Baykal’a ve muhalefet odaklarına açılan davaların kaçta kaçını hükümet üyelerine açabildiniz?

Ve nihayet Abdullah Gül, Hikmetyar’ın dizinin dibinde oturan, uluslar arası İslami terörist El Kadı’ya kefil olan, şehitlere kelle diyen vs… Recep Tayip Erdoğan’ın, kendi deyimi ile, dava arkadaşı ve yola beraber çıktığı kişidir.

Sizce Abdullah Gül, cumhurbaşkanı seçilse idi politik görüşünü askıya asabilir ve AKP’ye sırtını dönebilir miydi? Sırf eşi türbanlı aday çıkarmazsa tabanına ters düşer diye eşi türbanlı aday arayışına giren bir parti ve bunun içinde çıkan aday ne kadar kapsayıcı ve tarafsız olabilir?

Kısacası: Abdullah Gül de, Tayip Bey ne kadar yanlışsa, o kadar yanlış bir adaydır.

İsmi geçen Vecdi Gönül ise diğer hususlardaki endişelerimiz sabit olmakla birlikte liyakat ilkesi bakımından cumhurbaşkanlığı için Meclis içindeki en önemli isimlerden biri idi.

Sürece, cumhurbaşkanı olma heveslisi Sayın Arınç’ın da dahil olduğu ve aday seçimini etkilediği çokça konuşuldu.

Kısacası: Gül’ün adaylığı, her açıdan çok kirlendi…


Devamı : 4 Mayıs 2007 Cuma gecesi yayınlanacak.

6 yorum:

Tugc dedi ki...

Emin Colasan Hurriyet'te birkac gun once Abdullah Gul'un bir roportajini yayinlamisti. Arsivlerden bak istersen.

GunO dedi ki...

'Modern Demokrasi' kisvesi altında sunduğun 'Koruyu Demokrasi' yi ve bu Demokrasi anlayışının savunan Elitik yaklaşımı kınıyorum... Özellikle "Modern demokrasi, çoğunluğun diktatörlüğü değil; azınlığın iktidarıdır." Sözün çok tehlikeli, bu konuda biraz daha dikkatli ve açıklayıcı olmanı diliyorum.. 'Koruyu Demokrasi' Cumhuriyet rejimimizin seçimidir. Türkiye de uygulanan bir yönetim anlayışıdır ve ne yazık ki; uzlaşmadan uzak olununca Ayrılıkçılığa zemin hazırlamaktadır. Herhangi bir siyasi oluşum, Türkiye'de 'Milyon' yürüyebilir. Bu Koruyucu Demokrasi anlayışına göre de tamamen haklı olurlar...

Mitingi destekliyorum. Özellikle bu şekilde hiçbir taşkınlığa ve rahatsızlığa neden olmayan her miting i destekliyorum...

Birde bu meclisten dışarı bir konu war ki beni en çok endişelendirende budur. Ne yazık ki 'bazı' Atatürkçü gençlerimiz aslında şeriatçı zihniyetindedir. Doğmatik bir bağnazlığın içinde dirler ve kendi sözleri ile çeliştiklerinde fazlasıyla saldırgan olabiliyorlar... Özgür bi ara sende o gençlerden olucaksın die endişe ettim ancak bu benim dediklerim Aristokratik bir sarhoşluğun içindeler...

'Şeriatçı zihniyetine' sahip bir Atatürkçülük istemiyoruz....

Yazı güzel devamını merakla bekliyorum...

GunO dedi ki...

Bide Abdullah Gül , bence "kötünün iyisi" olmuş.. Cumhurbaşkanlığına bende karşıyım çünkü Kukla Cumhurbaşkanı istemiyorum...

Adsız dedi ki...

Sanırım sadece 21. yüzyıl Türkiye'sinde değil temelini "demokrasi"nin oluşturduğu tüm rejimlerde; devlet başkanlığı seçimi, ülkenin genelinin veya çoğulunun tercihi değil, tüm kesimler ve tüm siyasi görüşlerin ortak kararı olmalıdır. Hele ki bahsettiğin gibi toplumun 1/3 nin tercihi ile 2/3'lik söz söyleme! hakkı olanların seçme gücü kabul edilemez! Yalnızca bu mantık çerçevesinde düşünmek bile AKP'nin cumhurbaşkanını seçme gücüne gölge düşürürken; buna bir de anayasamızın temelini oluşturan "Türkiye Cumhuriyeti laik, demokratik, sosyal, üniter, çoğulcu bir hukuk devletidir." maddesini hiçe saymak eklenince, bahsedilen kararın alınmasını AKP'ye bırakmak kuşkusuz Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nı çiğnemek olurdu. Sayın Büyükanıt'ın dediği gibi laiklik sözde değil özde olmalı! Kaldı ki millet iradesini yansıtacak ve herşeyden önemlisi Türkiye Cumhuriyeti'nin devlet başkanı olacak kişinin sözde laik(!) olmasını elbetteki kabul edemeyiz.

Adsız dedi ki...

Öncelikle, "Kara Kuvvetleri Komutanı İlker Başbuğ’un yaptığı Kemalizm tanımında da belirtildiği üzere Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran ideolojinin, “dinamik” bir düşünce sistemi olmasıdır" cümlesiyle ilgili olarak şunu sormak istiyorum.İlker Başbuğ bu tanımı yaparken "ideoloji" kelimesini lafzetti mi? Zira bir ülke herhangi bir "ideoloji" ile kurulmaz,böyle olduğu takdirde demokrasi tehlikededir demektir.Toplumun farklı ideoljik görüşlerine yer yok demektir.Ayrıca "modern demokrasi" denen şeyin,ulusların yapısına göre,içinde bulunduğu,geçirdiği sürece göre şekillenen bir olgu olarak tanımlanması daha doğru olur.Demokrasi dinamik bir sistemse eğer,dogmatik-kalıplaşmış bir tanıma sahip olmaması gerekir.Temelde "demokrasi"anlayışının çoğunluğun diktatörlüğü değil; azınlığın iktidarıdır düşüncesiyle oluşmadığını düşünüyorum.Zira böyle olduğunda,yine aynı "demokrasiyi" kullanarak oluşturulmuş bir yürütme organının,azınlığa göre diktatör konumunda olması sözkonusudur.Bu durumda,demokrasi bir amaç değil,araç olmaktadır.

Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde,bence Tayyip Erdoğan halkın nabzını çok güzel ölçtü.Mitingler de buna tuz biber oldu.Aday olup olmayacağı konusunda son ana kadar bir şey hissetirmemeye çalıştı.Abdullah Gül,Tayyip erdoğan için bir joker konumundaydı.Ama tabi ki farkeden bir şey yok.Vecdi Gönül'ün eşi türbanlı mı değil mi bilmiyorum ama onlar açısından bakarsak,Erdoğan'ın,Köşk için gösterebileceği en iyi aday,Vecdi Gönül idi.

Mitinglere gelince; milyonlarca insanı hiçbir kuvvet zorla meydanlara dökmedi.Bu, halk iradesinin en güzel örneğiydi.Halkı yatıştırdığını sanan hükümete verilmiş en güzel cevaptı.Mitinglerin devamı gelecekmiş zaten.Önümüzdeki günlerde Manisa,İzmir,Erzurum gibi illerde de halk tek yürek,tek bilek olacak.

Ayrıca söylemeden geçmeyim:
"muhasır" değil, "muasır" :))

Saygılar...
A.Hilal ÇETİN

Yeditepe İstanbul dedi ki...

Yorum yazan herkese teşekkürler. Yorumlara cevap yazmayacağım; yani siyasi fikir olarak yazmayacağım.
Ama Hilal Hanım'ın değindiği bazı noktaları açıklığa kavuşturmam lazım. Sadece "açıklama" yazıyorum.

İlker Başbuğ'dan doğrudan alıntı yapılmadı orada. Sadece "dinamik" sözü birebir alıntıdır.

İmla Kılavuzu "muasır" kelimesine de "muhasır" kelimesine de onay veriyor.

Saygılarımla...